KARDEŞLİK ÖRGÜSÜ

17.12.2013 19:52
    Kardeşlik örgüsü projesi bir grup gönüllü gencin Suriyeli çocuklar ve aileleri için başlattığı bir iyilik hareketidir. İHH'nın aracı olduğu bu harekette eldeki mevcut imkanlarla kışlık giysi (atkı, bere, eldiven, hırka, kazak, patik vb.) örmek hatta Suriyeli annalere de şiş ve yünler temin ederek onları da bu harekete dahil etmek ve çocukların ihtiyacına göre giyecek örülmesini sağlamak. Dileyen kardeşlerimiz sosyal medyada "kardeşlik örgüsü" yazarak bu güzel faaliyete destek verebilirler.
 
     Benim ise üzerinde durmak istediğim konu kardeşlik örgüsü kavramı hakkında. Kardeşlerimizden Allah razı olsun, "örgü" kavramını çok beğendim, çok anlamlı buldum. Hele içinde yaşadığımız bugünlerde cereyan eden olayları düşündükçe önemi bir kat daha artıyor. İnananlar arasında bir türlü gerçekleştirilemeyen, örülemeyen kardeşlik örgüsü...
 
     İnsan düşünmeden edemiyor. Bugünkü müslümanların sorunu en yakınındakine kardeş olamamak. En yakınımızkaki kardeşimizin derdiyle dertlenmedik, sevincine ortak olamadık. Kardeşlik hukukuna riayet edemedik, kul hakkını gözetmedik. Çevremizdeki haksızlıkları, gasbı, yağmayı görmezden geldik. Bana ne dedik, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın dedik. En yakınımızdakiyle kardeş olamadıktan sonra yurdumuzun diğer ucundaki veya sınır ötesinde yaşayan din kardeşlerimizle nasıl kardeş olacağız? "Suriyelilerin bizim ülkemizde ne işi var?, Mısır'daki darbeden bize ne?" gibi kardeşlik hukukuna sığmayan düşünceler sonra hepimize normal geliyor. İşte bugün müslümanların en temel sorunu bu değil mi? Kardeşlik örgüsünü örememek, birbirini boğazlamak, kardeşi öldürülürken seyretmek, daha vahimi zulmü desteklemek, vahşete ortak olmak. İşin tuhafı ölen de Allahuekber diyor, öldüren de.
 
     Tek başına ben ne yapabilirim, neye engel olabilirim demek işin kolaycılığına kaçmaktır. Karınca misali safını belli etmek bile onurlu bir duruş göstermektir.
 
     Aksi takdirde imanımız tehlikeye girecektir. Peygamber Efendimiz (SAV) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor: "Bir kimse kendisi için istediği birşeyi mümin kardeşi için de istemedikçe hakiki mümin sayılmaz" Bazı kaynaklarda "..gerçek iman etmiş sayılmaz" şeklinde geçer. Neticede her ikisi de aynı anlamı taşımaktadır. Bu hadisi şerifi okuduktan sonra kendi nefsimizi bir yoklayalım. Bu düsturun neresinde duruyoruz? Hiç hayatımızda böyle bir eyleme yer verdik mi? Kendimiz için istediğimiz bir iyiliği, güzelliği gerçekten mümin kardeşimiz için istedik mi? İstemediysek aksi zaten hasettir, bunun da dinde yeri yoktur. Aynı şekilde kötülüğü de kendimiz için istemiyorsak kardeşimiz için de istemeyeceğiz. Her halukarda mümin kardeşimiz için hüsn-ü zanda bulunacağız.
 
     İster yanıbaşımızda olsun, isterse en uzağımızda, inanan insan için hiç fark etmez. "Uluslararası ilişkilerde aslolan ulusal menfaattir" düşüncesini bir yere kadar anlayabiliriz ancak dünyanın neresinde olursa olsun bir mümin kardeşimizin menfaati bizim ulusal menfaatimizdir. Batı kaynaklı paradigma bu şekil düşünce tarzına karşı olabilir ancak biz ilahi mesaja kulak vermeliyiz. Uluslararası ilişkilerde "müminler kardeştirler" (Hucurat / 10) mesajı bizim hareket noktamız olmalıdır.
 
     Öyleyse kardeşlik örgüsünü en yakınımızdan başlayıp en uzağımıza kadar öreceğiz, ilmek ilmek nakış nakış işleyeceğiz. Gaye Allah'ın rızasını kazanmak ise gerisi teferruattır.
 
                                         HÜLYA AKDOĞAN