TAŞERON İŞÇİLİĞİ YA DA ÇAĞDAŞ KÖLELİK

25.08.2013 16:19

İster özel sektör olsun ister kamu sektörü olsun taşeron firmaya iş yaptırmak son yıllarda ülkemizde çok yaygınlaştı.
Kurumlar kendi bünyelerinde işçi çalıştırmayıp dışarıdan bir başka şirketten hizmet satın alarak işin maliyetini daha ucuza getirmek istemektedirler. İşçi maliyetlerinin yüksekliğinden yakınan büyük firmalar böylece işçiye değil de bir başka firmaya ödeme yapmaktadırlar. İki şirket arasında kalan işçi de ne yapacağını bilemez duruma gelmiştir.
Kamu ve özel sektör dahil olmak üzere ülkemizde yaklaşık 6 milyon taşeron işçisi çalışmaktadır. Son yıllarda kamu kurumları özellikle temizlik, otomasyon ve güvenlik işlerini hizmet satın alma yoluyla taşeron firmalara yaptırmaktadır. İş güvenliği ve güvencesi, sendikal haklar, kıdem tazminatı, izin gibi hiç bir özlük hakları olmayan bu taşeron işçiliği diğer tabirle çağdaş köleliği devlet kendi eliyle tesis etmektedir. Devlet hiç bir alt yapısını oluşturmadan kendi kurumlarına taşeron firmaları sokmuş ve bu uygulamayı da eğitim ve sağlık başta olmak üzere bütün kurumlarda yaygınlaştırmıştır. İşin ilginç tarafı sendikalar, çalışma hayatındaki bu büyük yarayı görmezden gelmektedir.
Son bir yıldır Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı taşeron işçilerle ilgili kanun tasarısı hazırlandığını tekrar tekrar açıklamaktadır. Ne hikmettir bilinmez bir türlü yasa bitirilip çıkarılamadı.
Sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmayan bu uygulamaya bir an önce çözüm bulunmalıdır. Bu çağdaş köleliğe son verilmelidir. İşsizliği yüzde 10'un altına indirip istihdamı arttırdığını açıklayan hükümetin nasıl "istihdam" yarattığı apaçık ortada. Ülkede o kadar çok çağdaş köle var ki bugün işsizliğin aslında sıfır olması gerekirdi.
Sorun AKP ile başlamış değildir. Bundan önceki hükümetler döneminde adım atılmış, yasal hiç bir düzenleme yapılmamış, bu hükümet döneminde de tüm kamu kurumlarına taşeron girmiştir.
Seçim mitinglerinde taşeronu kaldıracağız diyen CHP de samimi olsaydı eğer bugün ülkedeki CHPli belediyelerin hiç birinde taşeron işçi çalışıyor olmazdı.
Sosyal adalet, sosyal devlet, sosyal demokrat kavramları bazıları için ne ifade ediyor bilemiyorum. Bildiğim tek gerçek bu kavramların bizim ülkemizde içi boş kavramlar olduğudur. Gerçek hayatta hiç bir anlamının olmadığıdır.
Memur-Sen'in Temmuz ayı için açıkladığı açlık sınırı (4 kişilik bir aile için) bin 44 lira 211 kuruş, yoksulluk sınırı 2 bin 989 lira 798 kuruş. Şimdi asgari ücretle (yaklaşık 740 lira) çalışan bu işçiler ne sınırında oluyor, anlayan var mı? Böyle bir matematik problemi var mı?
Yeni anayasa beklenmeden -ki yapılacağı şüpheli- taşeron işçiler sorunu bir an önce çözümlenmelidir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yeni yasama döneminde bu tasarıyı sonlandırıp TBMM'ye sunmalıdır. Yeni tasarının içinde ne var tam olarak bilmiyoruz ama sorun "Temel insan hakları" çerçevesinde ele alınmalı ve bakış açısı "insana ve emeğe saygı" olmalıdır. İki ihale arasında doğan hak kayıpları asıl işverene ait olmalıdır. Özellikle kamu kurumları ihale şartnamesine çalışan işçilerin kayıplarını giderecek şekilde hükümler koymalıdır. Devlet kendi kurumu aracılığı ile çalışan işçisinin haklarını gasp etmemelidir. Küçük bir örnek: Asgari ücret + Yol parası veren şirket, toplu taşıma ücretlerine zam geldiğinde çalışana yol parasını zamlı tarifeden vermiyor. Sebep olarak da ihale şartnamesini (haklı olarak) öne sürüyor. Bu tür haksızlıkları ortadan kaldırmak için kamu kurumlarının ihale şartnamesini, işçinin lehine düzenlemesi gerekmektedir. Bu düzenlemeyi yapmayan kurumlara cezai müeyyide uygulanmalıdır.
Kısacası toplumda daha büyük sosyal yaralar açılmadan bu çağdaş köleliğe son verilmeli; yasa, sadece sermayedarı değil işçinin de menfaatini koruyacak şekilde bir an önce çıkarılmalıdır. Ya da kamuya taşeron sokulmamalıdır. Devletin her çalışanı aynı haklara sahip olmalıdır. Aynı kurumda yanyana çalışan kişiler arasında sınıflar oluşturulmamalıdır.